top of page

Fotoğraf çekerken yaşadıklarım-3

 

Benim bu fotoğrafı çekmem lazım!...

 

Kızlarımla sohbet ederken ertesi gün Bergama’ya gidip tarihi yerleri dolaşmaya karar verdik. Ayvalık’tan Bergama’ya giderken yolun sol tarafındaki bir tarlada soğan hasadı yapıldığını gördüm. Hemen arabayı yolun sağına çekerek güvenli bir yere park ettim. Yoldan tarlaya baktığımda sıra sıra kıpkırmızı soğan çuvalları ve arasında çalışan kadın ve erkekler gördüm. Görüntü beni o kadar cezp etmişti ki mutlaka bu görüntüyü fotoğraflamalıyım diye düşündüm. Makinemi kaptığım gibi tarlanın yanındaki patika yola yöneldim. Alışveriş yapmak için tarlanın yanına gitmiş insanlar tarla sahibi ile pazarlık yapıyorlardı. Onların yanına yöneldim. Amacım tarla sahibinden izin alarak ağız tadıyla fotoğraf çekmekti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şahısların yanına geldiğimde soğan satın alan şahıs beni görünce “işte basın muhabiri de geldi!” dedi. Bu söz üzerine bana dönen tarla sahibine selam verdim ve fotoğraf çekmek için izin istedim. Diğer şahsın sözünden işkillenen tarla sahibi ile aramızda şöyle bir konuşma geçti.

 

- Niye fotoğraf çekmek istiyorsun.

- Ben fotoğrafla sanatsal açıdan uğraşıyorum. Basınla alakam yok. Sadece sergi, gösteri ve benzeri faaliyetler yapıyoruz. Bu nedenle tarlanız çok güzel gözüküyor. Müsaade ederseniz birkaç fotoğraf çekmek istiyorum.

- Yok kardeşim olmaz.

- Amacım birkaç fotoğraf çekmek sonra gideceğim. Birkaç fotoğraf çeksem ne olur?

- Benim ne menfaatim var ki?

- Benim de yok sadece sanatsal bir uğraşı, bir hobi.

- Olmaz kardeşim!

 

Ben o anda çaresiz bir şekilde ortada kalakaldım. İçim içimi kemiriyor. Hırsımdan ne diyeceğimi bilmiyorum.

 

- Lütfen sadece birkaç fotoğraf çekeceğim?

- Olmaaaazz!

 

Çaresiz döndüm arabama gidiyorum. Aynı zamanda içimden;

- Gitti güzelim pozlar. Bari yola çıkınca uzaktan bir iki poz çekip gideyim, diye düşünüyordum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arabanın yanına geldim. Zoom objektifimi takıp kimseye görünmeden bir iki poz çektim. Meğerse şahıslar beni takip ediyorlarmış. Çalıların arasından bir kişi fırlayıp yanıma geldi. Arkasından da tarla sahibi, elinde kocaman bir taş (yok taş değil sanki kocaman bir kayaydı). Biz birbirimize girdik.

-Niye çekiyorsun?

-Sana çekme demedik mi?

-Valla kötü bir niyetim yok. Bakın işte fotoğrafçı kimliğim! desem de şahıslardan biri kolumu tutuyor, diğeri ise makinemin objektifini, boğuşuyoruz.

 

-Bak kardeşim makineme zarar gelirse altından kalkamazsın diyince elini çekti. Tarla sahibi beni jandarmaya şikâyet edeceğini söyledi. Elindeki kayayı ne yapacağını bilemediğim için ben de düşüncesine katıldım.

 

-Tamam o zaman çağırın Jandarmayı! dedim.

Bu arada ben diğer kimliğimi çıkarıp kendimi tanıtmaya başladım. Şahıslar biraz sakinleşmişlerdi.

 

- Bir daha görmeyelim seni buralarda! Tarlada çalışanlar benim ailem! dedi.

 

Ben de kötü bir niyetim olmadığını tekrar ettim ve arabama gittim. Kızlarım heyecanla bizi izliyorlar.

- Baba hadi bir an önce gidelim! dediler. Ben arabanım marşına bastım ama, sadece bastım, tık yok. Araba arıza yapmış. Bir saatlik uğraşı sonunda ben oradan ayrıldım. Ama o süre içerisinde gözleri hep benim üzerimde oldu.

 

Velhasıl fotoğrafçılıkzor iş, hele hele insan fotoğrafın içine girdimi iş daha zorlaşıyor.

 

Sevgi ile.

Deniz Seyran

bottom of page